Başarının Kapısı Nasıl Açılır

        Bir kral büyük bir kapı yaptırmış. Ülkenin her yanına fermanlar göndererek, kapıyı kim açmayı başarırsa ağırlığınca altın vereceğini ama başaramazsa da kellesini uçuracağını duyurmuş.

        Ülkedeki yaşlısı genci neredeyse herkes kapının başına toplanmış. Fakat kapının büyüklüğü karşısında hiçbiri denemeyi göze alamıyormuş. Kapı öylesine muhteşem ve ağır görünüyormuş ki en yiğit delikanlı bile korkmuş denemekten. Ne de olsa işin ucunda başından olmak varmış.

        Derken kalabalığın arasından küçük bir kız çocuğu sakin sakin kapıya doğru yürümeye başlamış. Kapıya ulaştığında elini uzatıp hafifçe ittirmesiyle kapı ardına kadar açılmış. Meğer kapı hem hafif hem de aralıkmış!

        Acaba biz yapabileceğimiz halde yapamayacağımızı düşündüğümüz hangi fırsatları kaçırıyoruz? Beynimizin içinde açmamızı bekleyen aralık kapılara rağmen, korkularımız, endişelerimiz yüzünden kaçının önünden geri dönüyoruz?

        Yapamam’larımız, başaramam’larımız yüzünden potansiyelimizin yüzde kaçını boş yere tüketiyoruz?

        Bilinçaltımız sahip olduğumuz kapasiteye rağmen, bizim kendimize yönelik düşüncelerimizin gücü oranında çalışır. Kendimizi patron, onu da bir işçi gibi düşünecek olursak, ona zalim davranırsak, olumsuz düşünceleri depolarsak, ondan hayalimizdeki verimi almayı beklemek boş bir düş olacaktır.

        Ama potansiyelimize inanırsak, yapamam’ları zihnimizin kapısından içeri sokmazsak, işçimiz de mutluluk ve huzur içinde çalışacak, en yüksek verimi verecektir.

        Başarıya ulaşmak için bazen sadece cesaret yeter. Cesur olmak, karar vermek ve yürümek gerekir.